June 4, 2012

Bir Piyano Yeter

Artık hiç serzenişlerde bulunmuyorum, bloğuma yazamadığım zaman. Aklımda binbir türlü işler, ah bu hayatın kendisi. Bir döngüye giriyorum, gidiyorum çoğu zaman. Hani daha fazla çiçek böcek resmi çekecektin? Hani kuş sesleri kitabı alıp Uppsala’nın harika doğasını daha iyi tanıyacaktın? Hani daha az konuşup, daha çok dinleyecektim? Peki ya çocuk kitabı projem? Odamı da toplamadım ki, ah. Hep sözler hep sözler, tutulmuyor hiç biri.

Güne başlıyorum ağır ağır. Nerde o sabahki enerjim bilemiyorum. Biraz yoruldum galiba, belirsizlikler silsilesi içinde. Bir piyano sesi duyuyorum. Birden içimi bir huzur kaplıyor. Ne dert kalıyor ne tasa. Çimenlerin üzerinde rüzgarla uçuşurmuşum gibi, salınıyorum öylesine. Bir de elimde uçurtma var. Chopin miş çalan. Ne ince zevklerimiz varmış meğerse. Birden karar veriyorum: piyano çalmayı öğrenmeliyim! İnsan hiç başlangıcı Chopin’den yapar mı? Eğer benim gibi heyecanlı bir bünyeyse yapar. Evet, motivasyonum düştü, yenilik mi aradım? Bir piyano yeter, sonsuz melodiler, güzel parçalar. Ben en iyisi gene de kolay olanlarla başlayayım. Chopin’i efendime söyleyeyim, Claude Debussy’den Claire de la Lune u sonradan çalarım. Ellerim küçük ama piyano arkadaş canlısı bir enstrüman, beni sevdi, hissettim.

Hadi hep beraber piyano ezgileri dinleyelim bugün. Bir enstrümana başlamalı herkes. Daha hafifleşiyor etraf birden. Kendini kaptırıp gidiyorsun sonra. Kendi kendime piyano çalmayı öğreneceğim, bakalım nasıl olacak.




August 9, 2011

Beyindeki Boşluklar



Normal nedir hakkaten biri bana tanımlayabilse keşke. Nedir bu normal? Canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal hakikaten Bülent Ortaçgil’in dediği gibi? Ben tanımlayamadım senelerdir, bunun üzerine normal diye birşey olmadığına kanaat getirdim. Durun durum, merak buyurmayın efendiler, Whatever Works filmindeki gibi entropi kavramına girmeyeceğim, düzensizlik her yerde var elbette. Ama en şaşırtıcısı biz nasıl herşey düzmüş gibi yaşıyoruz?

Düzensizliğin sebebi en başta beyni verimli kullanamamak sanırım. Biraz boşluğa düşmeye görsün, kendi hezeyanlarımız içinde boğulacak gibi oluyoruz. Dünyanın bütün renkleri kararıyor bir anda. Ne kadar bir el yağda, bir el balda olsun, olumsuz bakışlar geliyor, çörekleniyor üstümüze tamamen gereksiz. Manevi bir boşluk, tanımlanamıyor da o anda. Eskiden beridir gelen hezeyanlar bünyede hep aslında ama bir şekilde halı altına süpürülüyor bilinçaltı sorunları. Beyindeki boşluklar tıngırdamaya, karar mekanizması yavaşlamaya başlıyor. Ama hep de mutlu olamaz insan, izin verin de hüznümü de ağız tadıyla yaşayalım mı, bunları anlatıp dışarı daha kırılgan olalım mı, yoksa gereksiz drama mı? Bir sevildi mi insan, işinde verimli oldu mu bütün bu hezeyanlar da gidiyor işte, gerisi boş aslında.

March 1, 2011

Sakin



Bir sabah kalktım. Yok yok, kafka gibi kendimi böcek olarak bulmadım ama benzer gene de. Aynada baktım kendime, bi sordum neden gene erken uyandın? Gün aydınlanınca uyanmak istiyor bünye. Işıklardan sonuna kadar faydalanmak, zıplamak, arada saçmalamak istiyor.

Sonra düşünceler alıyor beyni. Bi dakka bi dakka sıraya koymak lazım gün işlerini. Önce kahvaltı sonra iş. Hımm dur güzel güzel giyineyim de öyle kahvaltı yapayım. Giyindim de, elimi yüzümü de yıkadım ama kaygılar hala akılda mı ne. Dur bi kış kış cinler kış kış. Gene aynada baktım kendime, eh fena değil saçım bugün, sevindim. Bu bile yeter insana.

Ortak mutfağımıza indim pıtır pıtır. Yulaf ezmesi yiyorum artık kahvaltıda, bıraktım peynir ekmek, çayı. Hoşuma da gidiyo yulaf ezmesi ne yalan söyleyeyim. Kuru üzümle, yağsız sütle ısıtıyorum, fokur fokur kaynarken çıkardığı sesi bekliyorum. Kabarcıklar çıkıyor ya, çok seviyorum o anı. Hem kahvaltı yapmanın heyecanı hem de o tok ses fok fok fok. Oh kaynadı, hemen bembeyaz tabağa boşalttım kahvaltımı. Televizyon gene çalışmıyor mutfağımızda. Dur biraz isveçce gazette okuyayım. Semizotunu yeni kelime öğrenmekten ve iletişim kurabilmekten başka birşey sevindirmiyor mu ne? Anlamadım gazeteleri olsun, ben gene de okumaya devam edeyim, bir gün anlarım. Kahvaltım kimine göre sevimsiz bana göre çok lezzetli. Dur bir dakika, nerede iş bulacağım, ne yapacağım seneye, nerede olacağım? Yalnızım gene üf ya? Dün cart curt bana iyi davranmadı, neden? Gene geliyor mu kaygılar bünyeye. Hayır sakin sakin. Biraz tadını çıkar neler olup bitiyor etrafta. Stres yapsan da dönecek dünya, yapmasan da. 

Üf kahvaltı bitti, şimdi sorumluluk zamanı. Gazeteleri bi karıştırsam. Şunu yapsam bunu yapsam, eğrisini nasıl doğrusuna getirsem? Hayal kursam? Dur bi sıraya koy işlerini, sonra derin efes ama hep sakinlikle yap ki için karışmasın. Huzurun etrafına yansısın. Sakin sakin. Belki istediğin gibi gitmiyor olaylar bugün ama elbet yoluna girecek. Bak tarçınlı çörek ve kahve kokusu sarmış etrafını bi de bahar eli kulağında.

Kram


February 21, 2011

Akademisyen Olamazsam Aşçı Olurum!

 Kendime inanamıyorum.

Senelerdir ailesiyle yaşayan bir şahsiyet olduğum için, mutfak işlerinden hiç anlamazdım, meraklanmazdım da.  Zira annem çoğunlukla bizi mutfaktan kışkışlardı. Yalnız yaşamaya başladığımdan beri, ki bundan çok mutluyum, hergün yeni birşey keşfediyorum kendimle ilgili. Meğerse ben yemek yapmayı çok seviyormuşum! Özellikle de sağlıklı vejeteryan yemekler, ekmekler, kekler…Terapi gibi, sonunda da birşey yaratmış oluyorsunuz, huzur huzur.

Babam senelerdir evde, ekmek makinesiyle ekmek yapar. Burda ise, katıldığım ‘pot luck’ partilerinde (efendim pot luck, herkesin birşeyler hazırlayıp götürdüğü ev partisi demek) insanların makinesiz ekmek yaptıklarını gördüm. Geçenlerde ‘ne kadar zor olabilir yahu’ diyerekten, kendim ekmek yapmaya giriştim. Çavdar ununu aldım, internetten tarif buldum, başladım yoğurmaya. Ama çaylak ben, suyu öyle fazla koymuşum ki, hamur bi türlü ekmek hamuru kıvamına gelmiyor. Unu ekliyorum ekliyorum, yok. Belki bütün paketi döktüm anca elime yapışmamaya başladı hamur, bi yandan da yoğuruyorum canla başla. Trabzon ekmeği kıvamına geldi zavallı, aile boyu ekmek. Neyse sonunda fena bi iş çıkmadı, fazla ekmekleri de ev arkadaşlarıma dağıttım, çok güzel oldu!

Dün de kepek ekmeği yaptım!

Buyrun!


Çavdar Ekmeği Tarifi (Bunu diğer ekmeklere de uyarlayabilirsiniz)

4 Su bardağı çavdar unu (isteğe göre, 2 su bardağı çavdar, 2 su bardaği kepek de olabilir, yaratıcılık size kalmış)
2,5 Tatlı kaşığı instant maya
1 Tatlı kaşığı toz şeker
2 Tatlı kaşığı tuz
1,5 su bardağı ılık su (aman su miktarı çok önemli)
Malzemeleri karıştırıp, ele yapışmayana kadar yoğurun (ele yapışıyorsa, yapışmayana kadar un ilave etmek gerekiyor). 1 saat üzerini bezle kapatıp, bekletin, hamur şişsin. Minik parçalar koparıp, yuvarlayın. Tepsiye dizip, 10 dakika bekletin, üzerine az un serpiştirin. Önceden 200 C'de ısıttığınız fırında, üzerleri kızarana kadar pişirin.

Semizotu Ana Afiyet Olsun Diler!


February 10, 2011

İnadina Başka Bir Dünya Mümkün!

Bugün sevgi pıtırcığı olamayacağım malesef dostlar

Artık çat diye çatlamak üzereyim, sağdan da soldan da geliyorlar, her yönden geliyorlar çapraz, diyagonal, vertikal, orizontal...

Haberleri her okuduğumda başka bir faşizm haberi, başka bir yasak, başka bir sansür.

İyi olan herşeyi yıkın ağalar beyler, meydan size kaldı, yıkın anasını satayım. 

Nasıl bir oyun bu anlamıyorum, insanlar nasıl göz yumabiliyorlar olaylara, eğitim seviyesi ile alakası yok bunun artık. Herşeye yasakh kardeşim yasakh. Türkiye nereye gidiyorsun böyle evladım?

Dünya'da zaten binbir çirkinlikler dönüyor, beynim patlayacak gibi oluyor, gece yatınca huzursuz uyuyorum. Etrafımızdaki kimyasallar, genetiği ile oynanmış gıdalar, iklim değişikliği, sömürgeleştirme, artan nüfus vs yetmiyormuş gibi üstüne bir de politik çarpıklıklar. Yordun beni dünya be. Hadi git bi çay demle dünya kardeşim.

Ama inadına okumak var, üretmek var, sesleri duyurmak var! Yarınlarda gene de mutlu günler var. Ah bi de güneş çıkıp, deniz börülcesi yiyebilseydi çocuklar...


February 6, 2011

Güneşli Günler


Uzun zaman oldu her zamanki gibi.


Bu pazar bloğumun bi teması yok. Ara verdiğim için epeydir bi ısınayım istedim. Isınmak demişken...


Meğerse güneş ne önemliymiş a dostlar. Güneşin olmadığı, erken kararan yerlerde yaşamak ne zor zanaatmış! Medeniyet olsa da, insanın mutluluğu güneş imiş. Akdeniz, Ege böceklerinin iskandinav yaşamı azcık zor oluyormuş


Klişedir efendime söyleyeyim genellemedir vs belki kuzey insanının daha durgun olduğunu doğrularım efendim. Ama güneş açınca herkesin neşesi yerine geliyor, cıvıldıyorlar. Geldim, yaşadım, gördüm. Bu kadar etkili bu güneş işte insan hayatında.


Mandalina kabuğu rengine bürünsün her taraf, renkler gelsin tekrardan. Az kaldı az! Gün saymaklardayım bahar'a!  Doğa canlansın, uykusundan uyansın. Yeşilmişik, içindeymişik, sazmışık olalım yeniden.


Tekrardan merhaba bi de!

November 22, 2010

Azcık Yalnız Mı Hissettiniz?

Belki de kıştır ondan. Dışarı atmak lazım kendini, belki de uzaklardan bi arkadaşı görmek gerekir sokakta. İçi ısınıyor insanın. Sarılmak lazım belki de birine sıkı sıkı ne bileyim işte. Hafife almak lazım öyle böyle.
Karanlık buralar ay balam...Ama ben kahkaha atıyorum sürekli ne yapalım başka?
O zaman Ladino Song


Ladino Song