November 22, 2010

Azcık Yalnız Mı Hissettiniz?

Belki de kıştır ondan. Dışarı atmak lazım kendini, belki de uzaklardan bi arkadaşı görmek gerekir sokakta. İçi ısınıyor insanın. Sarılmak lazım belki de birine sıkı sıkı ne bileyim işte. Hafife almak lazım öyle böyle.
Karanlık buralar ay balam...Ama ben kahkaha atıyorum sürekli ne yapalım başka?
O zaman Ladino Song


Ladino Song


November 14, 2010

Åland Adaları

Dün Åland adalarına bedava bir gezintiye çıktık sınıf arkadaşlarımla. Öncelikle bedava olmasına bir açıklık getireyim. Efendim Åland Finlandiya'ya bağlı ama İsveçce konuşulan ufacık bir ada. Uppsala'dan otobüse biniyorsunuz sonra Stockholm'den koskocaman gemiye binip, adacığa ulaşıyorsunuz. Eğer söz konusu gemi sitesini düzenli takip ederseniz bedava biletleri yakalayabiliyorsunuz. Ada yazlık bir mekan olduğu için kışın bu şekilde bedava biletler bulunabiliyor, böylece ada'da bizim gibi turistler para harcıyor. Çok enteresan çünkü İsveçce konuşulmasına rağmen euro kullanılıyorlar eh Finlandiya'ya bağlı çünkü.



Ada'da görülecek aman aman birşey yok, daha önce de dediğim gibi, aile, yazlık mekanı. 


Sürdürülebilirlik ekibimiz pek neşeliydi. Herkesin elinde kamerası. Gemi'de bişeyler yiyip içmek çok pahalı olduğu için her zamanki gibi yemeğimizi, termosumuzu yanımızda götürdük. Hava da şansımıza eksi derece değildi, gezinebildik bol bol.  Tabi ki gene de bir akdeniz havası mevcut değildi ama soğuktan sonra içilen aromalı, sütlü, ballı çayın tadı başka oluyor. Yanında da pepparkaka denilen tarçınlı bisküvi. İsveçi seviyorum!


Kesinlikle çok şahane bir cumartesi günüydü. Şimdi de yarınki sınavıma çalışmam lazım. Ah ah sorumluluklar. Aralık ayı gelse de, krismıs tatilinde şöyle bi rahat etsek di mi ama.

November 7, 2010

Dönence


Dönüp duruyoruz, gün dönende dönence. Haftaiçleri aynı haftasonları aşağı yukarı aynı. Koştur koştur oraya buraya, hatırlamıyorum hangi sabah kalktım da okumam gerekenleri bi kenara atayım şöyle uzun uzun kahvaltı yapayım dedim. İçimi birşeyler kemiriyor, dış etkenler daha çok. İnsan bi kendine baksa, soyutlansa aslında hiç streslenmeyecek, yağmur bulutları başka yana gidecek. Bu yüzden bu rutini kırıyorum, bu sabah tembellik hakkımdan faydalanıyorum yarın sınavım olsa da. Sevdiklerime video yapıyorum örneğin, dönenceye bi nanik yapıyorum. Kalkıyorum sonra battaniye altına tekrar giriyorum. Romantik komedi tarzındaki filmlerle kendimce hayaller kuruyorum, oh sefam olsun ay balam. Gerçeklerden soyutlanıyorum bu sabah, yeniden 10 yaşındayım, sakızdan çıkan karikatürleri biriktiriyorum. Jelibon yiyorum vitaminli hem, gribime iyi gelir. Dünya dönsün bakalım, milankoviç döngüsü, ben dönenmiyorum bugün.

November 1, 2010

Stockholm

Nasıl güzel bir şehirsin Stockholm! 


Hiç bu kadar Avrupa'nın kuzeyinde bulunmamıştım. 2 ay oldu, Uppsala'dayım, hiç bi yere gidemedim, bi gezemedim semizotuna yaraşır şekilde. Geçen Ekvatorlu arkadaşla dedik, Stockholm'e gitmemiz lazım artık, 40 dakka mesafede trenle. Neyse erkenden kalktık, yola koyulduk. Adalar üzerine kurulan bir şehir Stockholm. Ama o kadar güzel ki! Yollar geniş ferah, ağaçlar yapraklarını dökmüşler, rengarenk ortalık.


Devasa binalar, Uppsala köymüş meğerse. Sabahın bi körü gittiğimiz için her yer kapalıydı. Neyse şirin bi kafe bulduk oturduk. Burdaki çay olayını çok seviyorum, bi sürü çeşit var, hem de sallama değil, koklaya koklaya çayları seçiyosunuz hangisini içmek istiyosanız. Malesef çok kültürsel bi aktivite yapamadık, koca şehre bir gün yeter mi? Yetmedi tabi ki. 


Böyle daracık sokaklarda, bisikletler. Ben bu sokağa bayıldım, kalan hayatımı burda geçirmek istiyorum!



Arada gezerken gözümüze troller, vikingler çarptı. 


Tam hallowen vakti gittiğimiz için ortalıkta bugi vugi menler kol gezmekteydi.


Her taraf "pamkin" dolu idi. 


Güneş açtığı için güneş dansımı yaptım. Hakikaten şanslıydık o gün.

Şehrin sokakları, caddeleri o kadar geniş ki, karşıdan karşıya geçerken bi türlü bitmek bilmiyor. E tabi bi aralar vikingler yaşamış bu topraklarda, anlıyorum. Ben bi viki viki hey görürüz diye bekliyodum ama göremedik, bi dahaki sefere. Ha haftaya buluşalım haftaya dedim zaten.