August 12, 2010

Çılgın Adamlar

Bu aralar "Mad Men" dizisine fena sarmış vaziyetteyim. Zaten 60'lar Amerikası'nın modası olsun, arabaları olsun, müziği olsun, dansı olsun bayılıyorum. Resmen kendimi o döneme ait hissediyorum. Vintage da moda oldu, ninesinin dolabından giyiniyor diye bakmıyor kimse sokakta. Gerçi ninemin dolabında olsa olsa güllü dallı fistan bulunur ama gün gelir o da moda olur, belli olmaz.


Şimdi efendim, konuyu dağıtmadan azcık diziden bahsedeyim. Malumunuz olaylar New York'un en debdebeli mekanı Manhattan denilen muhitte vuku buluyor. Takım elbiseli, jilet gibi adamlar, çok ünlü bir reklam şirketinde at koşturuyorlar. Etraftaki sekreter kızlarımızın hepsi de harika giyiniyorlar,  hepsi de lokum gibi. Reklam sektörü çılgın adamları da boş durmuyor, evliyim barklıyım demiyor, bir gün Annie bir gün Peggy malı hamuduyla götürüyorlar şerefsizim. Erkeklerin egemen olduğu, kadınların arka planda olduğu bir atmosfer söz konusu. Kadınlar iş yaşamında yeni yeni söz sahibi olmaya başlamışlar, genelde evde çocuklarla, ev işleriyle ilgilenen bir role sahipler. Amerikan banliyö yaşamında kadınlar arasındaki dedikodu ve çekememezlik ise insanı yoruyor. Herkes güleryüzlü ama bir yandan da bir o kadar samimiyetsizler. Adeta Serengeti yaylalarında geçen bir doğa belgeseli ortamı var. Güçlü olan, haksızlıkları görmezden gelen hayatta kalıyor, işinde yükseliyor. 


Reklam sektöründeki çarpık insan ilişkilerini gözlemlemek mümkün, parlak, zengin yaşamlar ama içi bomboş. Baş karakter Donald Draper'a gitsen " abi be master yapıcam bi Draper felövşip versene" desek vermez, içi boşalmış adamın. Niyetimiz spoiler vermek olmadığından karakterin neden bu şekilde olduğunu diziyi seyrederek öğrenebilirsiniz tabi ki.


Dizinin en ilgi çekici yanı ise kostümleri. Resmen ağzım açık izliyorum. O değil herşeyi bırakıp "Burda" dikiş nakış dergisinden patron çıkarasım, ardından "Zetina" dikiş makinasında tıkır tıkır dikiş dikesim geliyor (ya yaaa domestiklikten kaçar mısın, al sana). Buyrun efendim, sizin de gözünüz, gönlünüz açılsın.



















No comments: