August 1, 2010

Çocuklar ve Ebeveynleri

Bir tahıl ambarı olan ülkemizin durumu malum. Bir sürü kafası karışık mezunlar ordusu. İstediğini okuyamamış binlerce mezundan biriyseniz durum ortada, kararsızsınız ve işsizsiniz. Bi bakmışınız hala ailenizle oturup ve dahi onlarla tatil yapıp gelen misafirlere ise domestiklik servisi vermektesiniz (bkz: kıssımçaykoyakabindedemle). İş görüşmelerinde “5 yıllık kalkınma planımı yaptım, hayatımın her metrekaresini planladım, büyümüş bi insanım, zekiyim, sosyalim, sempatiğim” diyemiyorsanız, eh haliyle onlar da size “ hadi anam hadi, gittiğin yeri güldür hadieeee” diyiveriyorlar. 

Mezun olur olmaz ne yapacağımı bilememiş bir semizcik olarak,"hemen master’a başlayayım o sırada ne istediğime karar veririm" diye düşünüyor idim. Bu sırada  “gerçek iş bulana kadar kendi kendimi geçindiririm” düşüncesiyle özel ders vermeye başladım.

Tesadüfen bir öğrenci buldum. Güzel başladık, bir iki derken birden artmaya başladı öğrencilerim. Onları kuzucuklarım olarak görüyor, bir Adile Naşit edasıyla yaklaşıyordum. “Nasıl daha etkili olabilirim, süper yapıcam hepsini ziahaha” aşamasına geçtiğim an Adile Naşit’likten çıkıp, hırslı bir banka mödiresi velisi tandansını yakalamıştım içimde. Ailelerden öyle bir beklenti vardı ki bana karşı, bütün sorumluluğu bendeydi çocuğun. “ Ay eti benim kemiği sizin semizotu hanım” şeklinde yaklaşımlar mı dersiniz, eve girdiğim an önüme gelen pastalar, börekler mi… Aslında hayat bana güzelmiş yani, vay nankör pij, ne şikayet ediyosun, yolunu bulmuşun işte.

Elbette ki herşey güllükgülistanlık değildi, ders anlatmak yanında çocukların dertleriyle uğraşmak da gerekiyordu. Bir öğrencimin velisi vardı ki, çocuk düşük not aldığında benim önümde aşağılıyordu öz evladını (yivrieeeeem). Onun dışında babası kendisi işine adamış bir zat-ı muhterem idi, eve para getirse de, evlatlarına duygusal katkısı azami ölçülerde olan bir babaydı. Öğrenciye Ali diyelim, Ali’nin özel hocaları bol bol, biri gidiyor biri geliyor ama ailesi gerçek manada çocuğun sorunlarını dinlemiyor, umrunda bile değil. Çocuk da kendisini yemek yemeye adamış, şiştikçe şişiyor. Derslerde kah profiterole yumuluyor, kah bir Big Mac menü götürüyor (vay tosunuma). Beni bile yemesinden korkuyor, içten içe tırsıyordum.


Evlerine gide gele, o gergin aile ortamında anladım ki her ailenin çocuk yetiştirme anlayışı farklı, ondan duygusal sorunlu bir ton insan var etrafta. Sevmeyi bilmeyen, huzursuz aile sayısı hatsafhada. Çocuklar büyüyor işe giriyor efendime söyleyeyim dost meclisi ortamlarına giriyor, tutunamıyor. Dengesiz ve dahi birtakım paranormal aktiviteler içinde oluyor kendileri. Kalantor patron oluyor, kararsız yeni mezunlara iş vermiyor misal, gıcık patron oluyor. Kız / erkek arkadaşı oluyor, sevmeyi bilmiyor, sorunlardan zevk alıyor ilişkideki (ay deli). Hayatının her alanında bir tatminsizlik söz konusu. Vre sen çocuğa geym boy al hemen, piespi al, özel derslerle eve tık, nolaaacağdı? Biraz sevgi göster çocuğa hağnııımm. Sal çocuğu sokağa, oynasın. Kaç çocuk mu yetiştirdim? Ohooo, başa dönüyoruz bakh!


Tespit ettim yazdım.








2 comments:

The Dude said...

Ben de yükseğe mi başlasam diyorum semiz ya :( BÖhühüh..

Çocuklar acıklıymış yalnız, içimi kararttın gece gece.

Bi de lüffen google hesabı dışında yorum atma seçeneklerini de aktif edelim.

Sebnem said...

seni özleyeceğiz ö'rtmenim!